15 Temmuz 2008 Salı


uÇ uÇ BÖceĞiii....
Tam olarak belkide adına uçmak denemez aslında... Bir yamaç paraşütü gibi sadece paraşütün kontrolünde değilsiniz... teknenin arkasına takılan ve yaklaşık 200-250 mt yükselen bir baloncuk gibisiniz. Daha çok ipini sürekli çekiştirip sağa sola koşan çocuğun elindeki uçan balon olmak gibi birşey...
Yanıma fotoğraf makinemi alamadığım için yukardan hiç bir kare yakalayamadım ama tekrar tekneye indikten sonra hayıflandım doğrusu... Çünkü düşündüğüm kadar deli ve tehlikeli bir şey değilmiş...en tepeye çıkıpta aynı rakımda ilerlemeye başladığınızda çok az derecede diyebileceğim "acaba bu ip koparmı" yada "paraşüt kapanır mı" gibi telaşlar yaşanıyor...ama eğer yukarda kalacağınız sürenin sadece 15 dakika olduğunu hatırlarsanız hemen etrafla ilgilenmeye başlıyorsunuz... En net ifade edebileceğim şey; Taneri de beni de çok etkileyen o derin boşluk ve yalnızlık hissi oldu gerçekten... Birden zaman ve herşey durmuş gibi geliyor insana... konuştuğunuzda sesinizin bir yere çarpıp size dönüşümü olmadığı için yani eko olmadığı için üstüne üstlük çok derin bir sessizlik olduğu için sesinizi yadırgıyorsunuz...Denizin o koyu mavisinde teknenin ardında bıraktığı köpüklü yol; insanların sahilde sanki sessiz film oynar gibi hareketlilikleri ve ayaklarımın altından süzülen incecik rüzgar aklımda kalan... Korkulardan, kendi iç dünyandan sıyrılıp o güzel havanın tadının çıkarmaya başladığınız anda zaten bir bakıyorsunuz aşağıdan bir kuvvet sizi çekmeye başlıyor...Sanırım son 50 mt kala su, motor ve insan sesleri birbirine karışarak size nerede ve kim olduğunuzu hatırlatıyor... Eee her çıkışın bir inişi vardır...

Hiç yorum yok:



Benim kocaman bir ailem var

Benim kocaman bir ailem var